17 Mart 2009 Salı

yuh artık

Patronlar artık işçinin ‘tuvaletinden’ de kazanıyor!

İşçilerin olabileceğin en üst seviyede üretim yapmalarını hedefleyen patronların imdadına ‘Perkotek Personel Devam Kontrol Teknolojileri ve Güvenlik Sistemleri’ firması yetişti! İşyerine kurulan takip sistemleriyle ‘verimi’ artıran işverene Perkotek, “Üçün beşin hesabını yapmıyoruz demeyin. Biz yapıyoruz” diyerek yeni bir açılım sundu: “İşçinin tuvalette kaybettiği vakti kazanmak.”

Tekstil sektöründe yaygınlaşan ‘tuvalet takip sistemi’yle işçilerin tuvalete gitme sayısı ve süresi kısıtlandı. Hekimler ve sendikalar ise uygulamayı insan haklarına aykırı buluyor.
Perkotek Firması ortaklarından Cenk Yerlikaya’nın anlatımıyla “Personelin mesai saatleri içerisinde tuvalete gitmek bahanesi ile sigara içmesi, arkadaşları ile muhabbet etmesi ve işten kaytarmasını engelleyerek çalışma saatlerinin verimli geçirilmesini sağlamak” amacıyla oluşturulan sistem, patronların talebiyle iki yıl önce ortaya çıkmış. Patronlar, tuvaletteki bu zaman kaybının maddi zarara neden olduğunu ve işlerin yetişmediğini söyleyerek ‘ya acaba üçün beşin hesabı yapılır mı?’ diye firma yetkililerine sormuş.
Pektotek bir hesap yapmış: Her personel tuvalette günde 20 dakika ekstra vakit harcasa 100 personelden, eder 2 bin dakika. 22 işgünü var desek, eder 44 bin dakika. İşçilerin bir saatlik ücreti ortalama 3 TL desek, eder 2 bin 199 TL. Patronlara “İşçilerin hakları olmadan sizden aldıkları zamanın para olarak size geri dönüşümü...” diye seslenen Perkotek, ‘tuvalet takip sistemi’ni pazarladı.


Kim, kaç kere gitti?
Şu anda ağırlıklı olarak tekstil sektöründe kullanılan, yavaş yavaş makine sanayiinde yaygınlaşmaya başlayan sistemin çalışması için tuvalet kapılarına bir cihaz takılıyor. İşçi, bu cihaza kartını ya da parmak izini okutarak tuvalete giriyor ve çıkıyor. Böylece sistemde kimin günde kaç kere tuvalete gidip, kaç dakika kaldığının kaydı tutuluyor. Her işletme tuvalet için kendi kurallarını koyuyor ama genelde günde üç kere 10’ar dakika tuvalet hakkı veriliyor. Bu sınırı aşan işçilerin maaşından kesinti yapılıyor.

Yerlikaya sistemi kullanan firmaların isimlerinin duyulmasını istemediklerini şu sözlerle ifade ediyor: “Çok tanınmış tekstil şirketleri de var. Aklınıza gelebilecek en fazla ismi duyulmuş markaları düşünün. Biraz rahatsızlık duyuyorlar bu konuda. Eskiden sigara odalarında da kullanılıyordu. Şimdi sigara içeride yasaklanınca o sistem bitti. Komple personelin içeri giriş çıkış saatlerinden tutun da, bölümler arasında geçirmiş oldukları zamana kadar her şeyi kurduğumuz firmalar var. İsimlerinin duyulmasından rahatsız olan firmalar var.”



Üçün beşin hesabını yapmak deyimi bu uygulamayı tanımlamak için hafif kalır sanırsam. “İşçilerin hakları olmadan sizden aldıkları zamanın para olarak size geri dönüşümü...” cümlesine özellikle takıldım..belki zihniyet böyle olunca bu denli takılmamak gerek ama kimin kimden zaman çaldığı konusuna gelince sadece işçiler değil çalışan herkesin tek yaptığının eve gidip yemeğini yedikten sonra mecbur bırakıldığı bu robotik çalışma düzeninden ne zihinin ne bedeninin başka bir şeye takati kalmadığından televizyon karşısında uyuya kalmak olduğu bu ülkede işçilerin patronlardan zaman çaldığı düşüncesi gerçekten oldukça hastalıklı bir beynin tasavvuru olmalı.çünkü sürekli işten çıkarılma tehdidiyle yaşayan bu işçilerin ne çocuklarıyla geçirebilecekleri sakin bir zamanı, ne karılarına bir kaç tatlı söz edebilecek iç huzurları ne de kendilerine vakit ayırmak gibi bir lüksleri yok. eğer ki hala biri çıkıp bu adamlar patronlarından zaman çalıyor diyorsa bu; düzenin sürekli bizden "insan olmamız" için gereken zamanı çaldığındandır.eh bari bırakın da rahat rahat def'i hacetimizi yapalım...

0 yorum: